Cemre Okulları Logo

Yazar Atçakarlar İle Söyleşi

02 Ocak 2018

İlkokul öğrencilerimizle birlikte çocuk edebiyatı yazarlarından Nefise Atçakarlar ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Can ile Canan kitabında Mehmet Akif Ersoy’un hayatını hikâyeleştiren Atçakarlar; çocuklarımıza Akif’le ilgili sorular sordu. Kurtuluş Savaşı’na da değinen Atçakarlar milletimizin ve Mehmet Akif’in fedakârlığından bahsetti. Akif’i gayet iyi tanıdıklarını, verdikleri cevaplarla belirten öğrencilerimizin gündeminde ayrıca yazmak ve yazar olmakla ilgili sorular vardı. Öğrencilerimizden birinin “Ben de üç kitap yazdım” demesi üzerine başka bir öğrencimiz “Hepsi de sekiz sayfalık” deyince ortamda tatlı bir mizah havası esti.

Öğrencilerimiz Timaş Yayınları’nda bir araya geldikleri Atçakarlar’ı bununla ilgili soru yağmuruna tuttu. Atçakarlar ise sorulara tek tek ve ayrıntılı şekilde cevap verdi. İşte o sorular ve Atçakarlar’ın verdiği cevaplar:

Ne zaman ve nasıl yazar olmaya karar verdiniz, çocukken hangi mesleği yapmak istiyordunuz?

“Çocukken öğretmen olmayı çok istiyordum. Bizim toplumumuzda herkesin doktor, mühendis, avukat ya da öğretmen olması gerekiyormuş gibi bir bakış açısı vardır. Halbuki herkes her mesleği sevmek zorunda değil. Herkes en sevdiği, yetenekli olduğu mesleği yapmalı. Çocukken yazmakla ilgili bir düşüncem yoktu, ama zaman içinde bununla ilgili yeteneğim ortaya çıktı. Büyüklerim de beni bu konuda yönlendirdiler. Bazen de size birileri tavsiye verir. Sizin yeteneklerinizi fark ederler. O kişileri dinlemek lazım. Siz de sizi böyle yönlendiren büyüklerinizi dikkate alın. Bir de editörlük diye bir meslek var. Yazarın yazdığı metinleri yayına hazırlıyoruz. Bu da yazmakla ilgilidir. Ben şimdi ikisini bir arada yürütüyorum.”

Kitap yazarken başkalarından yardım alır mısınız?

“Aslında her işi başkalarıyla birlikte yapmayı severim. Buradan çıkıp eve gidecek olsam yanımda bir arkadaşımla birlikte yürürüm. Fakat yazarken bir başınayımdır. Yazmak yalnız başına yaptığım tek iştir.”

Kitap yazmak eğlenceli midir?

“Bazen gülerek bazen ise ağlayarak hikâyelerimi yazıyorum. Mehmet Akif’in ‘Küfe’ isimli bir şiiri vardır, bilir misiniz? Onun hikâyesini yazarken ağlamıştım: Osmanlı zamanında, Mehmet Akif’in yaşadığı dönemde bir delikanlı var. Lisede, yani sizin ağabeyiniz olacak yaşlarda. Onun babası vefat etmiş, annesi onu okuldan almak zorunda kalmış. Babası küfe taşıyormuş sırtında. Ailesini böyle geçindiriyormuş. Çocuk babası ölünce bu küfeyi taşımak zorunda kalır. Bunu hikâyeleştirirken ağlamıştım. Bazen de komik şeyler yazıyorum. O zaman da gülüyorum. Bazen eğleniyor, bazen korkuyorum. Sen yazarken ne hissediyorsan okuyan da onu hissediyor. Şiiri hikayeleştiriken hüzünlenmiştim.

Hikâyeler nereden aklınıza geliyor?

“Bazen bir otobüse bindiğinizde, bir sokakta yürüdüğünüzde gözünüze takılan bir olayı, dikkatinizi çeken bir hadiseyi yazarsınız. O size çok ilginç gelir, yazmadan duramazsınız."

Herkes yazar olabilir mi?

“Yazabilmenin ilk şartı okumaktır. Bir kişinin yazabilmesi için çokça okuması gerekir. Okumadan yazmaya kalkan bir kişi kendini yanıltır. Geleceğe kalan kitaplar bırakamayacağı hâlde yazabildiğini düşünür. Mesela yüzlerce yıl önce yaşamış Mevlana neden bu gün hâlâ okunuyor. Çünkü insanları çok sevmiş, onları çok iyi anlamış. İnsanların dertleriyle dertlenmiş”

Bir kişi yazar olup olamayacağını nasıl anlar?

“Bu sizin yeteneğiniz ise bunu içinizde kendiliğinden hissedersiniz.”

Kaç kitabınız var?

“Otuzdan fazla kitabım var. İlkokul ve ortaokula yönelik kitaplar bunlar.”

En çok satan kitabınız hangisi?

“Masal Parkı isimli kitabım 500 bin çocuğa ulaştı.”

© Cemre Okulları. Tüm hakları saklıdır.